Eğitimi
Aslen Lübnanlı olan İmam Musa Sadr, 1928’de İran’da dünyaya geldi. İran'ın Kum şehrindeki Ehlibeyt/Velayet havzalarında Teoloji üzerine temel eğitimini aldı. Devamında Tahran Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1953'te Irak’a geçerek Necef şehrinde bulunan Ehlibeyt/Velayet havzasında Teoloji alanındaki eğitimini tamamladı. 1957 yılında Lübnan’a giden Musa Sadr, 1960’da ana vatanı olan Lübnan’a yerleşme kararı aldı.
Kalkınma Çalışmaları
Lübnan’da devlet haklarından sadece küçük bir zümrenin faydalandığını, geri kalan halkın sefalet içinde yaşadığını gören Sadr, herkesin eşit şartlara sahip olacağı bir Lübnan için hareket planı oluşturdu. Hukuk ve İşletme eğitimi alan İmam Musa Sadr, ilk olarak Güney Lübnan’da ekonomik kalkınma hareketi başlattı.
Bölge halkıyla birlikte başlattığı çalışmalar sonucu kurduğu ticarethane ve işletmeler ile istihdam imkanı sağlayan Sadr halkın işsiz kesimine umut olduktan sonra Güney Lübnan üzerinde ihtiyaç duyulan alanlara yoğunlaşma imkanı kazandı.
Lübnan’a yerleştiği 1960 yılından itibaren evini bir okul gibi değerlendiren İmam Musa Sadr, açtığı ticari işletmelerden elde ettiği gelirle okul ve hastane açmaya başlayarak mahrumlara umut olmakla tanınmaya başladı. Sadr’ın oluşturduğu bu hareket ilk olarak bir ekonomik kalkınma reformu olarak görüldü. Tekstil, tarım ve gıda ürünlerinin imalatı üzerine yoğunlaşılırken bir müddet sonra kültür hareketine dönüşen bu reform, hastane, okul ve mesleki eğitim kursları kurmayı başardı.
Kültürel Hareketin Başlangıcı
Üretim ve eğitim reformu sayesinde yıllar içinde sosyal hayata dahil olmaya başlayan Güney Lübnan halkının siyasi temsiliyeti içinde çalışan Musa Sadr, ilk etapta bir halk şurası oluşturdu. Lübnan Hükümeti’nde söz sahibi olan Güney Lübnanlılar İmam Musa Sadr’ın hareketi sonrasında Lübnan meclisindeki temsiliyetini genişletti.
İmam Musa Sadr, faaliyetlerini “Mahrumlar Hareketi” olarak duyurdu. bu hareket herhangi bir inanç sistemine veya etnik kökene hitap eden bir oluşum değildi. Hareket içinde din, etnik köken veya soy isminin hiçbir önemi yoktu. “Eşitlik” ve “Bağımsızlık” gibi kavramlara karşı büyük bir düşmanlık güden Küreselcilere karşı Mahrumlar Hareketi’nin ana hedefi, gasp edilmiş olan haklarını geri almaktı. İlk etapta bölgesel olarak Güney Lübnan özelinde başlayan bu hareket, zamanla Lübnan’ın genelinde duyulmaya başlandı.
Hristiyan Toplumla Etkileşimler
Lübnan'a geldiğinden bu yana 17 yıllık faaliyetleri sonrasında Güney Lübnan’ın kalkınmasını için büyük projelere imza atan Sadr, ülke genelinde özellikle Hristiyan kesimler tarafından oldukça dikkatle takip edildi. Mahrumlar Hareketi’nin duyurulmasından sonra Hristiyan topluluklar tarafından kiliselere, düğünlere, okullara çağırılan Sadr, Hristiyan ve Müslüman toplumların barış ve kardeşlik esası üzerine yaşayabileceğini tüm dünyaya tekrar gösteren nadir liderlerden olduğunu kanıtladı.
Böylece İmam Musa Sadr, her görüşten, inançtan ve etnik kökenden insanın barış içinde yaşamasının önünde duran asıl engele odaklanarak sömürgeci küresel güçlerin parçalayarak yönetmekten hoşlandığı bir toplumu tekrardan bir araya getirmenin ilk adımlarını atmış oldu.
Lübnan Hükümeti’nin küreselcilere karşı tek başına bıraktığı bir toplumu hayata döndüren İmam Musa Sadr, ülke için asıl tehlikenin ekonomik kalkınma veya siyasi temsiliyet olmadığını belirterek yaptığı konuşmalarda söz konusu sorunu sıklıkla dile getiriyordu.
Tüm bunlarla birlikte hemen yanı başında Filistin’i işgal eden bir terör yapısının canlı şahidi olan İmam Musa Sadr, İsrail’e karşı Lübnan Ordusu’nun yetersiz kalacağını öngörüyordu. Diğer yandan İsrail ve Fransa tarafından silahlandırılan Falanjistlerin kontrolsüz bir şekilde güçlenmesi Mahrumlar için büyük bir tehlikeydi.
Emel Hareketi
1974 yılına gelindiğinden İmam Musa Sadr, Lübnan genelinde büyük bir çağrıda bulunarak ekonomik problemler nedeniyle başka ülkelere göç eden Lübnanlıları ülkenin savunulmasına destek vermek üzere ülkelerine geri çağırdı. Musa Sadr, bu çağrıyı Emel adına yaptı.
Mahrumlar Hareketi’nin silahlı kanadı olarak ortaya çıkan Lübnan Direniş Tugayları, daha sonra Güney Lübnan’ın koruyuculuğunu tek başına üstlenecek güç ve imkanlar elde etti.
Emel, kuruluş ve hazırlık döneminde Yaser Arafat’ın liderliğini yaptığı Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile oldukça yakın bir ilişki içindeydi. Eğitim ve silah tedariği gibi konularda birbirlerine destek oldular.
İmam Musa Sadr'ın bölgede bulunan en büyük ve profesyonel direniş grubu olan FKÖ ile olan irtibatı, tüm direnişçi grupları birbirine yakınlaştırmaya başladı. Bölgede kurulan diğer direniş grupları ortak bir ağ üzerinden koordine olmaya ilk kez bu dönemde başladı.
Kayboluşu
İmam Musa Sadr, iç savaş başlamadan önce yoğun bir diplomasi trafiği oluşturdu. Mısır’da Devlet Başkanı Cemal Abdünnâsır ve Enver Sedat, Fas’da Bakan El-Fassi, Arabistan’da Kral Faysal bin Abdülaziz, Suriye’de Hafız Esad ve Filistin’de Yaser Arafat ile görüşerek bölgesel birlikteliği sağlamak için çalıştı.
Lübnan’da 1975 yılında iç savaş başladı. 15 yıl sürdü. 200 bin kişi hayatını kaybetti, 300 bin kişi yaralandı. 1 milyon kişi yerinden oldu.
İmam Musa Sadr, savaşın başlamasından 3 yıl sonra Batı destekli falanjistlere ve İsrail’in saldırılarına karşı diplomatik destek ve istişare amacıyla Libya Hükümeti ile bir görüşme planlayarak Muhammed Yakub ve Abbas Bedreddin ile birlikte 25 Ağustos 1978’de Libya’ya gitti.
Libya Lideri Muamer Kaddafi’nin diplomatlarının İmam Musa Sadr’a beyan ettiği programa göre, Kaddafi ile İmam Musa Sadr’ın görüşmesi 31 Ağustos 1978 Perşembe günü saat 13:00’da gerçekleştirilecekti. 25 Ağustos’da Libya’ya ulaşan İmam Musa Sadr, Kaddafi ile olan görüşme gününe kadar geçen sürede Libya’nın yerel ve ulusal liderleriyle görüşmeler gerçekleştirdi.
31 Ağustos’da Kaddafi ile görüşmek için hazırlanan İmam Musa Sadr’ı almak için 3 araçlık resmi bir ekip geldi. İmam Musa Sadr, Muhammed Yakub ve Abbas Bedreddin, araçlara geçtiler. İmam Musa Sadr’ın bilinen son görüntüsü de bu oldu. Kaddafi’nin diplomatlarının araçlarına binen İmam Musa Sadr’dan bir daha haber alınamadı.
Musa Sadr’dan haber alamayan ailesi, Emel Hareketi ve Suriye yönetimine ulaşarak resmi kanallar aracılığıyla olayı kamuoyuna duyurdu. Libya hükümeti, İmam Musa Sadr ile Muammer Kaddafi arasında görüşme olmadığını iddia ederek İmam Musa Sadr’ın Kaddafi ile görüşme sağlamadan havaalanına gittiğini ve Roma’ya giden bir uçağa bindiğini savundu.
İtalya Hükümeti ise İmam Musa Sadr’ın Roma’ya gelmediğini yolcu ve uçak belgelerini yayınlayarak reddetti. Lübnan hükümetinin göstermelik olarak gönderdiği araştırma komisyonları da herhangi bir sonuca ulaşamadı. Halen İmam Musa Sadr’a ne olduğuna dair herhangi bir bilgi olamasa da eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Kaddafi’nin İmam Musa Sadr’a 4 saat boyunca işkence yaparak şehit ettiğini ve cenazesini denize attığını açıkladı.
İmam Musa Sadr o günden bu yana "Kayıp İmam" olarak anılmaya başladı. Kurduğu Mahrumlar ve Emel isimli hareketler standartların ötesinde olan yapı ve eğitim sistemleri sayesinde varlıklarını güçlenerek sürdürmeye devam ettiler. Hayat, izahı olmayan olaylar ve sonuçlarıyla sürmeye devam ederken İmam Musa Sadr'ın ismi tarihin tozlu sayfalarında altın harflerle yerini aldı.
Onu ve dünyanın muhtelif noktalarındaki tüm kayıp mahrumları saygıyla anıyoruz.
VDE Araştırma Sorumlusu: Ali Furkan Kaloğlu